Geçinmek… Türk Dil Kurumu’na göre dört farklı anlamı var: “Yaşamak için gerekeni sağlamak”, “uzlaşmak, anlaşmak”, “taslamak” ve “kendi gereksinimlerini başkalarından sağlamak.”
Bir bakıma uzlaşma sanatı olan siyaset ile anlam birliği yapmış bir kelime. Bana göre geçinmek, hem siyaseten hem de hayata dair, hayatta kalma çabası ve dahası… Ama olumsuzluğu ise asla sonrakilere miras bırakılmaması gereken bir kavram. Hiç birimiz geçinememeyi bizden sonrakilere miras bırakmak istemeyiz değil mi?
Seçim dönemlerinde ve öncesinde, seçim çalışmalarının beni en etkileyen yanı saha çalışmalarıydı. Bandırma’da günlerce, aylarca sokak sokak, kapı kapı gezen Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadın örgütlenmesinin bir üyesi olarak gördüklerim bana bu kelimenin derinliğini her anlamda bir kez daha hatırlattı. Geçinemiyoruz. Geçinemiyorlar! Ve sanıyorum ki uzun bir süre daha geçinemeyecekler.
YAŞAMAK MI, HAYATTA KALMAK MI?
Çaldığımız her kapının ardında derin yoksulluk ağına takılan yurttaşlar ve yoksulluktan yoksunluğa hatta açlığa dönen birçok hikaye karşıladı bizi. Günlerce yaşamak ile hayatta kalmanın arasındaki farkı bilemeyenlere daha iyi bir yaşamın mümkün olduğunu anlatmaya çabalarken aslında yoksulluğun nasıl da açlığa dönüştüğüne tanık oluyorduk. Peki siz hiç Bandırma’da, bakkaldan tane ile bebek bezi, tane ile yumurta, plastik bardakla 50 gram ayçiçeği yağı alanlarla karşılaştınız mı? Veya bebek bezi alamadığı için bebeğinin altını market poşetiyle bağlayanlarla? Oğlu işe aç gitmesin diye komşusundan bir tane yumurta borç alanlarla? Okula giden çocuğuna beslenme çantası hazırlayamadığı için sabahları uyuma numarası yapmak zorunda kalan velilerle? Günlerce aynı çorbayı sulandırıp tek öğünü için çoğaltanlarla karşılaştınız mı? Bayramdan bayrama Türk kahvesi alabilenlerle? Bandırma’da bir kafede oturabilmek için iki tane çay söyleyen ve yarım yarım içen dört üniversite öğrencisiyle yüzleşmek zorunda kaldınız mı? Ne yazık ki biz yüzlercesiyle karşılaştık, konuştuk, yüzlercesinin hikayesini dinledik. Bizim her gün geçtiğimiz Cumhuriyet Meydanı’na aylardır inemeyenlere, umudu da kalbi de kırık olanlara meydanın taşlarının ithal olduğunu anlatsak ne olur, kırık olduğunu anlatsak ne olur. Bizim gerçeğimiz bu ve hepimizin derdi bu olmalı: Öteki Bandırma’da geçinemeyenler!
Dört kişilik bir ailenin sadece dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yaptığı gıda harcamalarına göre belirlenen açlık sınırı 21 bin liranın üzerine çıktı. Yoksulluk sınırı ise, 69 bin liraya ulaştı bile. Birçok kişi temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanırken sağlıklı beslenmek, sıcak suya sürekli ulaşabilmek, üşümeden uyuyabilmek, sosyalleşmek için herhangi bir kafeye gidebilmek lüks oldu. İnsanca bir yaşam, yani hakkımız olan insan gibi yaşamak lüks oldu aslında. Sosyal yardıma muhtaç halde yaşamanın normalleştirilmemesi için gözümüzü açmak zorundayız. Önceliklerin doğru belirlenmesi ve kaynakların buna göre harcanması için tepkisiz kalamayız. Ülkenin giderek fakirleşmesinden kendisinin nasiplenmeyeceğini düşünen kafaların ve ülkenin neredeyse yarısı olan asgari ücretlilerin hepsinin iktidar partisi seçmeni olduğuna dair “engin fikirleri” olan kafaların ortak cehalet söylemi olan “oh olsun”culara karşı da tepkisiz kalmamalıyız. Çünkü biliyorsan sorumlusun aslında!
BİLMEK ACI VERİR, YÜKÜ AĞIRDIR…
Bildiğimiz tek bir gerçek var: Geçinemeyenler. Ve şimdi öteki Bandırma’da yaşananları bu kenti yönetenler de, bu yazıyı okuyanlar da artık biliyor. Bilmek sorumluluğu da beraberinde getirir. Bizler bildiğimiz şeylerden sorumluyuz. Bilmek acı verir. Yükü ağırdır. Ve artık bu yaşananları bildiğimiz halde bir şey yapmıyorsak, sesimiz çıkmıyorsa, “elimden ne gelir” diye düşünmeye hala başlamadıysak vicdanımızın körleşmesine ramak kalmış demektir. Vicdan körlüğüne, suskunluk sarmalına, yoksulluğu ve geçinememeyi bizden sonrakilere miras bırakmaya izin vermeyeceğiz değil mi? Seçim sizin. Bilmenin yükünü ya tüm gerçekliği ile omuzlayıp bu yolda ülkenin geleceği için mücadele edecek ve mücadele edenlere destek olacağız ya da durumu kabullenip yaşayan ölüler kervanına katılacağız.
Nazlı Canan Zivane