Duyduğumdan beri aklımdan çıkmayan bir cümle: “Utanç artık taraf değiştirmeli!”
Kadına yönelik şiddetin hatta sadece kadına yönelik değil tüm canlılara, çocuğa, hayvana, doğaya ama özellikle güçsüze, sesini çıkarmaktan korkana, susmayı tercih edene yönelik çoğu zaman da sistematik şekilde ilerleyen şiddetin utancının sizce de artık taraf değiştirmesi gerekmiyor mu? Utanç yükünün artık mağdurların değil de faillerin omzuna yüklenmesi gerekmiyor mu? Peki biz toplumda yaşananlara karşı daha ne kadar sessiz kalmaya ve sanki başımıza gelmeyecekmiş (gelmezmiş) gibi davranmaya devam edeceğiz?
Hanımlar, beyler! Bir şeyleri değiştirmek istiyor musunuz? O zaman tepki gösterin!
Şiddet karşısında utancın taraf değiştirmesini ve artık mağdurun değil de failin bu yükü taşımasını istiyorsanız erkeklerin suçluyken bile birbirlerini koruma, birbirleriyle dayanışma çabasını ve davranışlarını değiştirin. Şiddet eğilimi içeren laflar edilmesine izin vermeyin. Kadınları objeleştiren, “kadın da kadınlığını bilecek” gibi hedef gösteren cümlelere izin vermeyin, tepki verin. Kadınların istismar yaşama korkusunu, güvensizlik hissini, endişesini paranoya ve abartı diye yaftalayan, küçümseyen, görmezden gelen herkesin yüzüne o sembolik tokadı atın ve deyin ki “utanç artık taraf değiştirmeli!”
Adalet sistemi kişilerin sahip olduğu bilinç ve kültür yapısını değiştirmekte zorlanabilir belki ama bu değişim için birçok kişinin irade ortaya koyması ve kurumların dönüşümü mağdurun cesaretini ve sesini yükseltmesini ve kötülüklerin ortaya çıkmasını sağlamaz mı? Hem de nasıl… İşte size bir örnek:
Her şey bir fotoğrafla başladı: Adamın biri kadınların gizlice fotoğrafını çekti ve sonrası bir domino etkisi yarattı. Hem hukuksal anlamda hem de toplumsal anlamda…
Her şey marketteki üç kadının bir erkek tarafından fotoğraflarının çekildiğini fark edip şikayetçi olmasıyla başladı. Fransa’nın Avignon şehrinin küçük bir kasabası olan Mazan’dan tüm dünyaya yayılan cesaret ve dayanışma örneği olan ve on binlerce kadına ilham veren davanın kahramanı ise “utanç artık taraf değiştirmeli” sözünün sahibi cesaret sembolü bir kadın: Gisèle Pelicot.
Marketteki kadınların gizlice fotoğrafını çeken 71 yaşındaki Dominique Pelicot’nun telefon ve bilgisayarına el koyan polis, ‘abuse/istismar’ ismiyle kaydedilmiş bir dosya içinde, farklı zamanlarda kaydedilmiş tecavüz videolarına ulaştı. Kayıtlarda baygın halde ve çok sayıda erkek tarafından cinsel saldırıya uğradığı görülen kadın, Dominique Pelicot’nun karısı Gisèle Pelicot’ydu. Dominique Pelicot, verdiği uyku haplarıyla karısının kendinden geçmesini sağlamış, hem kendinin hem de internetten bulup eve çağırdığı onlarca erkeğin Gisèle’e tecavüz ettiği görüntüleri kayda almıştı. Üç çocuk sahibi ve elli yıldır evli olan çiftin dışarıdan mutlu ve sıradan görünen hayatı, 2020 yılından itibaren etkisi Fransa’dan tüm dünyaya ulaşan bir tecavüz davası ile trajik şekilde değişti.
Ve geçtiğimiz günlerde dava sonuçlandı. Polis, yaklaşık 200 tecavüz kaydındaki 90 farklı erkekten 51’inin kimliğini tespit etti. 20 Aralık 2024’te sonuçlanan davada Dominique Pelicot’ya 20 yıl, diğer sanıklara ise 12 ile 3 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. İlk duruşmanın başladığı 2 Eylül 2024’ten beri Fransa’da yer yerinden oynarken Gisèle, kimliğini gizlemek yerine anonimlik hakkından feragat ederek 20 Aralık’ta davanın sonuçlanmasıyla tüm dünyanın gündemine düştü. Bu davanın ses getirmesinin en büyük sebeplerinden biri Gisèle’in o korkunç videolarının izlendiği, fotoğraflarının incelendiği mahkeme sürecinde gizli kalma hakkını kullanmayı reddetmesi ve davanın kamuya açık sürdürülmesini istemesi oldu. Gisèle, cesaretiyle hem farkındalığı artırdı hem de başta tecavüz ve şiddet mağdurları olmak üzere milyonlarca kadına kendi adalet arayışları için ilham oldu.
Fransa gibi kadına yönelik şiddetle mücadelede sık sık eleştirilen bir ülkede kimliğini gizlemekten kaçınan ve mahkemede yüzleşmeyi seçerek dünyaya gerçek bir direniş dersi veren; cinsel taciz ve şiddetin diğer mağdurlarına yardımcı olmak için davanın halka açık yapılmasını isteyen ve başkalarının da benzer bir kaderi yaşamasını engelleyeceğini umduğunu söyleyen Gisèle, süreci için “utanç artık taraf değiştirmeli, sessizlik mağdurların yükü olmamalı” dedi.
PEKİ BİZLER NELER YAPMALIYIZ?
Mağdur olan utanmak, gizlenmek, sessiz kalmak ve yalnız hissetmek yerine bu yükü faillerin omzuna yüklemeli ve toplum utanç ve eleştiri oklarını artık faillere çevirmeli.
Mesela artık mağdurdan gözlerimizi kaçırmak yerine, gözlerine acınası bir ifadeyle bakmak yerine yanında olduğumuzu gösteren eylemlerde bulunabiliriz. Sesine ses, cesaretine ortak, kararlı adımlarına destek olabiliriz. Endişesini dinleyip korkusuna ve güvensizlik hissine kulak verebiliriz. O, anlatmaya cesaret etti. Biz dinlemekten mi korkacağız? Mağduru parmakla gösterip faili görmezden gelmek yerine utanç dalgasının sessiz dalgalarıyla boğuşmasını izlemektense dingin bir denizde cesaretle yelken açmasını ve karaya ulaşmasını sağlamak çok mu zor?
Meydanlarda hep birlikte bağırdığımız gibi “Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz!” Ve biz de diyoruz ki “Utanç artık taraf değiştirmeli.”
Bireysel bir travmadan evrensel bir farkındalık çağrısına dönüşen bu söz ülkemizdeki tüm kadın hareketlerinde pankartlara büyük harflerle yazılacağa benziyor.
Nazlı Canan Zivane