Ardahan Üniversitesi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi ve Kırşehir Ahi-Evran Üniversitesi’nden bilim insanlarının oluşturduğu araştırma ekibinin geçtiğimiz haziran ayında Bandırma ve Erdek Körfezi’nden örnekler alarak müsilaj sorununa yönelik gerçekleştirdiği çalışmanın sonuçları açıklandı.
Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Kükrer, Dr. Öğretim Üyesi Dilek Aykır, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Şakir Fural, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilal Aydın, Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Soykan, Prof. Dr. İsa Cürebal, Uzman Furkan İnan’dan oluşan araştırma ekibi, Erdek ve Bandırma Körfezi’nden aldıkları örneklerin incelemesini tamamladı.
Erdek ve Bandırma Körfezi’nde deniz dibinden toplam 69 sediment ve karot örneği alınarak laboratuvar ortamında incelemeler yapıldı. İncelemelerin ardından araştırmanın sonuç bilgisi raporu paylaşıldı. Raporda; Erdek ve Bandırma Körfezlerinin karşı karşıya olduğu tek tehlikenin müsilaj olmadığı, alınan örneklerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerine de rastlandığı kaydedildi.
Müsilaj sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen çalışmada müsilaja sebep olan mikroskobik alg türlerinin çoğalma dinamiklerini deniz dibindeki çökellerden takip edilerek güncel ve tarihsel kayıtlar çıkaran ekip ilginç sonuçlara ulaştı.
Sonuç bilgisi raporunda yapılan çalışma ve incelemelerden elde edilen veriler şu şekilde: “Denizin dibini kaplayan çamur (sediment) tabakasının özellikle üstten 10 cm’lik kısmında müsilaja sebep olan türlerin aşırı üremesini teşvik eden azot ve fosforun uluslararası kriterlerin çok üzerinde birikim yaptığı tespit edilmiştir. Bu birikime paralel olarak sedimentte aşırı alg üremelerinin göstergeleri olan, klorofil ve biyojenik silika konsantrasyonunun da yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum, azot ve fosfor varlığı ile alg artışları arasında doğrudan ilişkiyi göstermektedir. Sedimentin 10 cm’den daha derinde bulunan kısımlarında ise azot ve fosfor azalışı ile uyumlu düşük birincil üretim gözlenmiştir. Bu durum, kanalizasyon ve sanayi atıklarının Marmara Denizi’ne yoğun şekilde deşarj edilmediği dönemlerde günümüzdeki gibi rahatsız edici alg çoğalmalarının olmadığına işaret etmektedir. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hazırlanan arazi kullanım haritaları ve arazi çalışmalarıyla yapılan kaynak değerlendirmesinde, Erdek Körfezi’nin çevresinde başta tarım, sanayi ve yerleşme alanları olmak üzere antropojenik aktivitenin yoğunlaştığı tespit edilmiştir. CBS verilerine dayalı mekansal analiz ve çok değişkenli istatistik sonuçları Erdek körfezindeki azot, fosfor ve potansiyel toksik element kaynağının körfez çevresi ve Gönen Çayı havzasında sürdürülen antropojejik faaliyetler olduğunu göstermiştir.
Bandırma Körfezi’nde besleyici elementlerin kaynağı değişmektedir. CBS ile yapılan mekansal analizler Bandırma Limanı’nın iç kısmı ve kıyı hattında bulunan sanayi tesisleri açıklarının önemli azot fosfor ve potansiyel toksik element birikim noktaları olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, yaptığımız çalışmada bu iki körfez için tek çevre sorununun müsilaj olmadığı, bölgede önemli düzeylerde civa, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerinin de olduğu ekibimiz tarafından tespit edilmiştir. Gelecek dönemlerde, sedimentte birikmiş olan tüm kirleticilerin deniz dibinden suya geçmeye devam edeceği, bu yüzden tüm önlemler alınsa bile aşırı alg çoğalmalarının uzun yıllar sorun olmayı sürdüreceği düşünülmektedir. Her alg artışı müsilaj ile sonuçlanmayabilir. Müsilajı yaratan türler toplam alg komünitesi içindeki bir gruptur. Önümüzdeki yıllarda değişen koşullara bağlı olarak başka özelliklere sahip türlerde de artışlar olabilir. Ancak kesin olan şudur ki aşırı alg artışlarının tamamı ekosisteme zarar verecektir. Araştırma bulgularımız; Müsilajla Mücadele Eylem Planı’nın hızlı şekilde uygulanması, Marmara Denizi’ne atık deşarjının durdurulması için kentsel ve endüstriyel kaynakların yanında eylem planının 12. maddesinde değinilen havza içi kaynaklara daha fazla odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Müsilajla mücadele eylem planı Marmara Denizi’nin ekolojik bozulmadan kurtarılması için oldukça etkin maddeler içermektedir. Ancak eylem planında sadece azot ve fosfat’a dikkat çekilmiştir. Araştırma bulgularımız Marmara Denizi güney kıyılarında potansiyel toksik element kirliliğinin varlığını göstermektedir. Bu nedenle, civa, arsenik, kadmiyum vb. toksik kirleticilerin müsilaj eylem planına dahil edilmesini öneriyoruz. Marmara Denizi’nin ve Türkiye’nin bütün sulak alanlarının ekolojik risklerden korunması için yerel yönetimler ve yetkili kurumlar ile işbirliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz. Karar vericilere sağladığımız verilerin sulak alanlarımızdaki ekolojik risklerin azaltılması ve önlenmesinde etkili olacağını düşünüyoruz.”