Yaşam, insanı olgunlaştırıyor.
Zaman geçtikçe, önceden öfkelendiğin, üzüldüğün olaylara daha hoşgörüyle yaklaşabiliyor, hatta gülüp geçiyorsun.
Tabii ki, çirkinlikleri, kötülükleri yine görüyor, yaşıyorsun. Kimin ne olduğunu, hangi kişisel çıkarlar peşinde koştuğunu, ne çeşit komplolar içinde bulunduğunu engin deneyimin sayesinde görüp değerlendiriyorsun. Ama yaşam sürüyor. “Yorma kendini. Bırak, hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin. İyi, doğru ve dürüst olanlar kaybetmez, kaybedilir!” diyorsun.
X X X
Dolduramadıkları koltuklarını kaybetmemek için direnen o kadar çok niteliksiz kişi var ki! Aslında onlara kızmıyorum. Bu kişilerin niteliksizliklerini bildikleri ve gördükleri halde o kişileri, o koltuklara çıkarları için getirenlere bile şaşırmıyorum artık!
Jonathan Swift, “Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir” diyor.
Haksız mı?
X X X
Düşüncelerine çok değer verdiğim, sohbet ederken zevk aldığım, dostluğuyla gurur duyduğum kişilerin başlarında mimar Seyfi Yiğitler gelir. Onunla sohbetlerimize, zaman zaman “kişilik yoksunu” insanların davranışları da geliyor, doğal olarak…
Dedikodudan beslenen, komplocu, yalancı, riyakâr, iftiracı insanlardan söz açıldığında, Seyfi ağabeyin şu değerlendirmesini hiçbir zaman unutamam:
“Önder…Üzülme ve bu insanların değişmelerini hiç bekleme…Toplum, onlardan ancak öldüklerinde kurtulur!”
Buna paralel şekilde, artık istemediğim, inanmadığım hiçbir işi, eylemi yapmıyor, “göstermelik” davranışlarda bulunmuyorum. Örneğin adam, yaşamı boyunca her çeşit dalaverenin, yalanın, komplonun, iftiranın içinde yer almış ve yaşamını yitirmişse bu kişiye rahmet bile dilemiyorum.
Bu da benim tercihim!
Benjamin Franklin, şöyle diyor:
“Birçok insan, yirmi beş yaşında ölür ve yetmiş beşe kadar gömülmez!”
Che Guevara ise şunları söylüyor:
“Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına değil, onuruna bakın; duruyorsa yaşıyordur.”
X X X
Politik tartışmalara kesinlikle girmiyorum. Çünkü insanların, sadece duymak istediklerini duyduklarını biliyorum. Bu gereksiz tartışmalara ayıracak boş zamanım yok.
Çünkü hayatta en değerli armağan zamandır. Onu kime armağan edeceğime dikkat ediyorum.
X X X
Hayatımızın gidişatından sürekli yakınanlar, şu gerçeği akıllarından çıkarmasınlar:
Direksiyondaki sensin!
Hayatının bundan sonraki yolunu belirlemek senin elinde!
Ama unutma ki, hayatının kalitesini, hayatında bulundurduğun insanların kalitesi belirler.
Aziz Nesin, şöyle diyor:
“Bazen insan öyle özlenir ki, özlenen bilse, yokluğundan utanır.”
X X X
Yaşama bakışla ilgili son sözü mü istiyorsun?
Dik dur ve gülümse. Bırak, neden gülümsediğini merak etsinler!